oyalamakagidi.com DAN ALINTIDIR.!.
"Bu ayki röportajımızı Tayga Toys' un sahibi, tiyatrocu, Sayın İnci Türkay ile gerçekleştirdik. Çocukların "Sihirli Anne" si sevgili İnci Türkay şimdi, tahta oyuncakları ile çocukların gönlünü fethediyor. Kendisiyle, tiyatro, tiyatro eğitimi, oyun seçimi, sağlıklı ve eğitici oyuncak, oyuncak seçimi, annelik, üzerine çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisine bu sıcacık röportaj için çok teşekkür ediyoruz."
Biz sizi önce “Sylvia” ile tanıdık, sonra da “Sihirli Annem” le gönüllerimize taht kurdunuz, ama yine de bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben aslında Boğaziçi Üniversitesi’ nde Sosyoloji okudum. Hep aklımda konservatuar okumak vardı, ama iyi bir öğrenciydim, ailemde istemiyordu tiyatro ile ilgilenmemi. Onların isteği ve baskısıyla üniversite sınavına girip Boğaziçi Üniversitesi’ ni kazanınca tabi mecburen okudum ama hiç aklımdan çıkmadı tiyatro. Küçüklüğümden beri hayalimdi. Sonra konservatuar sınavlarına girdim. Kazanınca bıraktım Boğaziçi’ ni, bitirmedim. Orada bir hata yaptım, keşke bitirseydim. İnsan o zamanlar zaman yokmuş gibi düşünüyor, halbuki zaman çok, iki üniversite bitirmeyi tercih ederdim. Hatta yurt dışına filan mı gidiyorsunuz diye sormuştu bölüm başkanı, hayır konservatuara gidiyorum deyince çok şaşırmıştı.
Konservatuara gittim, orada 4 sene lisans sonrasında 2 sene yüksek lisans okudum. Tiyatro ve Sanat bölümünden mezunum, ama tiyatro okurken aynı zamanda dans okuyorsunuz, solfej okuyorsunuz. Ankara konservatuarı çok kompakt bir yer. Biraz ötenizde kemanlar çalıyor. Biraz ileride balerinler dans ediyor. Benim çok özlediğim ve hayal ettiğim bir ortamdı. Konservatuarı bitirdiğim sene devlet tiyatrolarının açtığı sınavla Diyarbakır Devlet Tiyatrosu' na tayinim çıktı, mecburi hizmetimiz vardı. Diyarbakır’ da da görev yaptım. Arkasından Trabzon Devlet Tiyatrosu’na tayinim çıktı. Çok zor yıllardı bunlar, anlatırken kolay ama. Doğu Beyazıt’ ta, Ağrı’ da Kars’ta Muş’ ta devlet sahnelerine çıktık, o zamanlar stajyerdik, ekonomik sıkıntılarımız vardı, aynı zamanda terör zamanıyıdı, Diyarbakır olağanüstü hal bölgesiydi o zaman. Hakikaten zor zamanlardı ama ben çok idealist bir tiyatrocu olarak hepsini başaracağım ve en büyük hayalim, Ankara Devlet Tiyatrosu’ nda A kadro sanatçı olacağım dedim. Nitekim o da oldu. Fakat o noktaya geldiğim zaman büyük hayal kırıklığı yaşadım, çünkü gözümde büyüttüğüm gibi olmadığını gördüm işleyişin. Özellikle 657 sayılı devlet memuru olma fikri beni çok rahatsız etmeye başladı.
Biraz daha fazlasını isteyen bir insanım, çok yetinen biri değilim yaptıklarımla. Ankara’ da A kadrosuyla devlet tiyatrolarında çalışırken çok mutsuz oldum ve bakınmaya başladım sağda solda neler oluyor diye. Tam o sırada tesadüfen Gencay Gürün ile tanıştım. O Ankara’ da bir oyunda seyretmişti beni, hoşuna gitmiş, bana bir rol teklif etti İstanbul’ a gelmem için. Ben de gözüm kapalı kabul ettim. Çünkü rol Sylvia idi. Bir köpekti. Bir aktristin hayatında belkide karşısına çıkacak en güzel rol diyebilirim size, Nevra ve Metin Serezli ile birlikte oynadık, ondan sonra çok büyük bir patlama oldu zaten. Bir sürü ödüller geldi arkasından, İstanbul’ da tanındım bir anda, televizyon teklifleri geldi. Sylvia, çok güzel bir giriş oldu İstanbul’ a benim için. Akabinde devlet tiyatrolarından istifa ettim ve Gencay Gürün ile çalışmaya başladım. Sylvia’ nın arkasından “Tuhaf bir çift” geldi, “İhtiras” geldi, o oyunla da ödüller aldım, ve sonra televizyon geldi.
Çocuklarla başladım. “Dum a dum a dum”, arkasından “Sihirli Annem” ki çok uzun soluklu işler bunlar, ve hep çocuk çocuk derken evlendim çocuğum oldu. Ondan sonra da televizyon zor geldi, onun bana klavuzluk edebileceği bir iş düşündüm, yine onların faydasına ve sağlına yararlı birşey düşündüm. Ve oyuncak işi başladı...
Tiyatro eğitimi, size, kişiliğinize neler kattı?
Çok daha sosyal olmanızı sağlıyor, kendinize güveniniz çok gelişiyor, hitabet gücünüz gelişiyor, kendinizi çok daha rahat ifade edebiliyorsunuz. Benim en sevdiğim şey, hayal gücünüz çok çok gelişiyor. O kapasitede olmanız lazım bu mesleği seçmek için, normal bir insanın yapabileceği birşey değil. Gece 9’ da herkes evinde yemeğini yerken, siz aynaların karşısında makyaj yapıp sahneye çıkıyorsunuz ve bütün tatmininiz alkış ve o pozitif elektrik, sahne ile seyirci arasındaki. Ama ne yazık ki bugünlerde bu değerler yok oldu, bu da beni çok üzüyor. Bedenimi eğittim, kendimi eğittim, yüzümü eğittim, sesimi eğittim, tiyatro bana çok şey kattı. Solfej biliyorum, dans ediyorum, şarkı söylüyorum. Kendimi çok iyi tanıyorum
"Bu ayki röportajımızı Tayga Toys' un sahibi, tiyatrocu, Sayın İnci Türkay ile gerçekleştirdik. Çocukların "Sihirli Anne" si sevgili İnci Türkay şimdi, tahta oyuncakları ile çocukların gönlünü fethediyor. Kendisiyle, tiyatro, tiyatro eğitimi, oyun seçimi, sağlıklı ve eğitici oyuncak, oyuncak seçimi, annelik, üzerine çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisine bu sıcacık röportaj için çok teşekkür ediyoruz."
Biz sizi önce “Sylvia” ile tanıdık, sonra da “Sihirli Annem” le gönüllerimize taht kurdunuz, ama yine de bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben aslında Boğaziçi Üniversitesi’ nde Sosyoloji okudum. Hep aklımda konservatuar okumak vardı, ama iyi bir öğrenciydim, ailemde istemiyordu tiyatro ile ilgilenmemi. Onların isteği ve baskısıyla üniversite sınavına girip Boğaziçi Üniversitesi’ ni kazanınca tabi mecburen okudum ama hiç aklımdan çıkmadı tiyatro. Küçüklüğümden beri hayalimdi. Sonra konservatuar sınavlarına girdim. Kazanınca bıraktım Boğaziçi’ ni, bitirmedim. Orada bir hata yaptım, keşke bitirseydim. İnsan o zamanlar zaman yokmuş gibi düşünüyor, halbuki zaman çok, iki üniversite bitirmeyi tercih ederdim. Hatta yurt dışına filan mı gidiyorsunuz diye sormuştu bölüm başkanı, hayır konservatuara gidiyorum deyince çok şaşırmıştı.
Konservatuara gittim, orada 4 sene lisans sonrasında 2 sene yüksek lisans okudum. Tiyatro ve Sanat bölümünden mezunum, ama tiyatro okurken aynı zamanda dans okuyorsunuz, solfej okuyorsunuz. Ankara konservatuarı çok kompakt bir yer. Biraz ötenizde kemanlar çalıyor. Biraz ileride balerinler dans ediyor. Benim çok özlediğim ve hayal ettiğim bir ortamdı. Konservatuarı bitirdiğim sene devlet tiyatrolarının açtığı sınavla Diyarbakır Devlet Tiyatrosu' na tayinim çıktı, mecburi hizmetimiz vardı. Diyarbakır’ da da görev yaptım. Arkasından Trabzon Devlet Tiyatrosu’na tayinim çıktı. Çok zor yıllardı bunlar, anlatırken kolay ama. Doğu Beyazıt’ ta, Ağrı’ da Kars’ta Muş’ ta devlet sahnelerine çıktık, o zamanlar stajyerdik, ekonomik sıkıntılarımız vardı, aynı zamanda terör zamanıyıdı, Diyarbakır olağanüstü hal bölgesiydi o zaman. Hakikaten zor zamanlardı ama ben çok idealist bir tiyatrocu olarak hepsini başaracağım ve en büyük hayalim, Ankara Devlet Tiyatrosu’ nda A kadro sanatçı olacağım dedim. Nitekim o da oldu. Fakat o noktaya geldiğim zaman büyük hayal kırıklığı yaşadım, çünkü gözümde büyüttüğüm gibi olmadığını gördüm işleyişin. Özellikle 657 sayılı devlet memuru olma fikri beni çok rahatsız etmeye başladı.
Biraz daha fazlasını isteyen bir insanım, çok yetinen biri değilim yaptıklarımla. Ankara’ da A kadrosuyla devlet tiyatrolarında çalışırken çok mutsuz oldum ve bakınmaya başladım sağda solda neler oluyor diye. Tam o sırada tesadüfen Gencay Gürün ile tanıştım. O Ankara’ da bir oyunda seyretmişti beni, hoşuna gitmiş, bana bir rol teklif etti İstanbul’ a gelmem için. Ben de gözüm kapalı kabul ettim. Çünkü rol Sylvia idi. Bir köpekti. Bir aktristin hayatında belkide karşısına çıkacak en güzel rol diyebilirim size, Nevra ve Metin Serezli ile birlikte oynadık, ondan sonra çok büyük bir patlama oldu zaten. Bir sürü ödüller geldi arkasından, İstanbul’ da tanındım bir anda, televizyon teklifleri geldi. Sylvia, çok güzel bir giriş oldu İstanbul’ a benim için. Akabinde devlet tiyatrolarından istifa ettim ve Gencay Gürün ile çalışmaya başladım. Sylvia’ nın arkasından “Tuhaf bir çift” geldi, “İhtiras” geldi, o oyunla da ödüller aldım, ve sonra televizyon geldi.
Çocuklarla başladım. “Dum a dum a dum”, arkasından “Sihirli Annem” ki çok uzun soluklu işler bunlar, ve hep çocuk çocuk derken evlendim çocuğum oldu. Ondan sonra da televizyon zor geldi, onun bana klavuzluk edebileceği bir iş düşündüm, yine onların faydasına ve sağlına yararlı birşey düşündüm. Ve oyuncak işi başladı...
Tiyatro eğitimi, size, kişiliğinize neler kattı?
Çok daha sosyal olmanızı sağlıyor, kendinize güveniniz çok gelişiyor, hitabet gücünüz gelişiyor, kendinizi çok daha rahat ifade edebiliyorsunuz. Benim en sevdiğim şey, hayal gücünüz çok çok gelişiyor. O kapasitede olmanız lazım bu mesleği seçmek için, normal bir insanın yapabileceği birşey değil. Gece 9’ da herkes evinde yemeğini yerken, siz aynaların karşısında makyaj yapıp sahneye çıkıyorsunuz ve bütün tatmininiz alkış ve o pozitif elektrik, sahne ile seyirci arasındaki. Ama ne yazık ki bugünlerde bu değerler yok oldu, bu da beni çok üzüyor. Bedenimi eğittim, kendimi eğittim, yüzümü eğittim, sesimi eğittim, tiyatro bana çok şey kattı. Solfej biliyorum, dans ediyorum, şarkı söylüyorum. Kendimi çok iyi tanıyorum