"Tiyatro Keyfi Doruklarda..." Hıncal Uluç/ Sabah Gazetesi 6Şubat 2010
Picadilly Tiyatrosu 1920'li yıllarda açılmış. Sinema olarak.. İngilizler sinemaya da "Tiyatro"
derler. 1939'da savaş patlayınca, film de, seyirci de bulmak zorlaşmış. Kapamışlar..
1941'de yeniden açmışlar.. Bu defa tiyatro olarak.. Her gece sirenler çalıyor.. Halk
sığınaklara koşuyor.. Alman uçakları Londra'yı bombalıyor. Sığınaktan çıkıyorlar..
Evleri yıkılmış.. Sevdikleri ölmüş.. Moraller sıfır..
Bu morali yükseltmek, Hitler'e "Yenilmedik.. Dimdik duruyoruz" demek için açmışlar..
Açış oyununu Noel Coward yazmış.. Blithe Spirit.. Neşeli Ruh.. Tam da o günler için..
Bir defa komedi.. Seyirci eğleniyor.. İkincisi onu eğlendiren şey ne?.. Ölüm..
İnsanlar ölüyor ama yok olmuyorlar. Öbür dünyaya giden ruhlar geri geliyor,
sevdikleriyle buluşuyorlar. Yaşayanlarla, ruhlar, kakara kikiri..
"Ölümden korkmayın" demek, öbür dünyadaki yaşamdan böylesine neşeli kesitler sunmak,
ölülerle, yaşayanları böylesine kucaklaştırmaktan iyi mesaj olur mu tepesine bombalar
yağan insanlara..
Ben bu oyunu önce Ankara'da Devlet Tiyatrosu'nda seyrettim. Ruhlar Gelirse adıyla..
Cüneyt Gökçer oynuyordu hem de.. Ben de genç bir delikanlı..
Sonra İstanbul'da.. Orta yaşlara gidiyordum.. Gazanfer Özcan/ Gönül Ülkü Tiyatrosu'nda..
Çağrılmadan Gelen'di adı bu kez..
Bu üçüncüsü oluyor.. Çağımın kibar adı "Olgunluk" artık.. Tiyatro İstanbul'da Gencay
Hanım (Gürün) yeniden çevirmiş ve sahneye koymuş.. Bu defa adı Çılgın Ruh!..
Harika bir öğleden sonra geçirdik.. En güzel tarafı da oyundan sonra, hemen Profilo'daki
tiyatronun yanındaki Çaydanlık Cafe'de oturup dostlar ve oyuncularla sohbet etmek oldu..
Çok sevdiği karısını yedi yıl önce kaybetmiş.. Yeniden evlenmiş. Bu karısını da çok seviyor.
Bir gece evinde dostlarıyla ruh çağırma seansı düzenliyorlar. Ne oluyorsa oluyor, yedi yıl
önce ölen karısının ruhu geliyor, ama sadece ona görünerek..
Şenlik başlıyor..
Oyun sürprizlerle doluydu benim için..
Bir defa İnci Türkay geri dönmüş.. Harika bir komedyendi. Bayılmıştım.. Sonra evlendi.
Bıraktı tiyatroyu, çocuk sahibi oldu.. Yürütememiş. Ayrılmış kocasından ve ilk aşkına,
tiyatroya dönmüş..
Oyunda "Çağrılmadan Gelen" Çılgın Ruh'u İlkay oynuyor.. Ama ne kadar neşeli, ne kadar
keyifli oynuyor.. Bıraktığı yerden aynen devam sanki..
İkinci sürpriz Atilla Saral.. Çok iyi mankendi. Bir iki dizide oynadı galiba.. Ama
sahnede bu kadar iyi olacağı aklımdan geçmezdi.. Gencay Hanım oyuna karar vermiş, oyuncu
arıyor.. Herkes dizilerde.. "Vaktim yok, gelemem.."
Nerdeyse vazgeçecek.. Cihan Ünal "Atilla'yı dene.. Ben ona güveniyorum. Oyuncu koçluğunu da
yaparım" demiş Gencay Hanıma.. Ve ortaya bu birinci sınıf jön çıkmış.. Bravo Atilla..
Bir başka sürpriz Oylum Şahin oldu.. Nilgün Belgün ile Abdullah Şahin'in kızıymış meğer..
Eee.. Kan çekiyor, dedikleri bu herhalde.. Oylum çok şirin bir saf hizmetçiyi canlandırıyor
sahnede..
Ve de Melda Gür Genç.. Yeni eşi oynuyor. Hem fiziği, hem oyunu ile sahneye
yakışıyor.. Melis Eronat ve Levent Ulukut yardımcı rollerde kusursuz..
..ve.. ve.. O tabii sürpriz falan değil.. Tam da beklediğim.. İlkay Saran.. Ortalığı
birbirine katan, yanlış ruhları çağıran ve geri göndermeyi beceremeyen medyum kadın rolünde
harikalar, gerçekten harikalar yaratıyor.. Gençleri oyun sonunda kutladım, böylesi bir İlkay
Hanımla sahneye çıkmaya cesaret ettikleri için.. Yani bu kadar mı şirin, bu kadar mı tatlı,
bu kadar mı içten oynanır bir rol?..
Nilgün Gürkan'ın dekorları, Hale Eren'in kostümleri ve de oyun boyu fondan gelen Frank
Sinatra'nın sesi, dört dörtlük..
Tiyatro keyfini doruklara vurduran bu oyun kaçmaz...
Picadilly Tiyatrosu 1920'li yıllarda açılmış. Sinema olarak.. İngilizler sinemaya da "Tiyatro"
derler. 1939'da savaş patlayınca, film de, seyirci de bulmak zorlaşmış. Kapamışlar..
1941'de yeniden açmışlar.. Bu defa tiyatro olarak.. Her gece sirenler çalıyor.. Halk
sığınaklara koşuyor.. Alman uçakları Londra'yı bombalıyor. Sığınaktan çıkıyorlar..
Evleri yıkılmış.. Sevdikleri ölmüş.. Moraller sıfır..
Bu morali yükseltmek, Hitler'e "Yenilmedik.. Dimdik duruyoruz" demek için açmışlar..
Açış oyununu Noel Coward yazmış.. Blithe Spirit.. Neşeli Ruh.. Tam da o günler için..
Bir defa komedi.. Seyirci eğleniyor.. İkincisi onu eğlendiren şey ne?.. Ölüm..
İnsanlar ölüyor ama yok olmuyorlar. Öbür dünyaya giden ruhlar geri geliyor,
sevdikleriyle buluşuyorlar. Yaşayanlarla, ruhlar, kakara kikiri..
"Ölümden korkmayın" demek, öbür dünyadaki yaşamdan böylesine neşeli kesitler sunmak,
ölülerle, yaşayanları böylesine kucaklaştırmaktan iyi mesaj olur mu tepesine bombalar
yağan insanlara..
Ben bu oyunu önce Ankara'da Devlet Tiyatrosu'nda seyrettim. Ruhlar Gelirse adıyla..
Cüneyt Gökçer oynuyordu hem de.. Ben de genç bir delikanlı..
Sonra İstanbul'da.. Orta yaşlara gidiyordum.. Gazanfer Özcan/ Gönül Ülkü Tiyatrosu'nda..
Çağrılmadan Gelen'di adı bu kez..
Bu üçüncüsü oluyor.. Çağımın kibar adı "Olgunluk" artık.. Tiyatro İstanbul'da Gencay
Hanım (Gürün) yeniden çevirmiş ve sahneye koymuş.. Bu defa adı Çılgın Ruh!..
Harika bir öğleden sonra geçirdik.. En güzel tarafı da oyundan sonra, hemen Profilo'daki
tiyatronun yanındaki Çaydanlık Cafe'de oturup dostlar ve oyuncularla sohbet etmek oldu..
Çok sevdiği karısını yedi yıl önce kaybetmiş.. Yeniden evlenmiş. Bu karısını da çok seviyor.
Bir gece evinde dostlarıyla ruh çağırma seansı düzenliyorlar. Ne oluyorsa oluyor, yedi yıl
önce ölen karısının ruhu geliyor, ama sadece ona görünerek..
Şenlik başlıyor..
Oyun sürprizlerle doluydu benim için..
Bir defa İnci Türkay geri dönmüş.. Harika bir komedyendi. Bayılmıştım.. Sonra evlendi.
Bıraktı tiyatroyu, çocuk sahibi oldu.. Yürütememiş. Ayrılmış kocasından ve ilk aşkına,
tiyatroya dönmüş..
Oyunda "Çağrılmadan Gelen" Çılgın Ruh'u İlkay oynuyor.. Ama ne kadar neşeli, ne kadar
keyifli oynuyor.. Bıraktığı yerden aynen devam sanki..
İkinci sürpriz Atilla Saral.. Çok iyi mankendi. Bir iki dizide oynadı galiba.. Ama
sahnede bu kadar iyi olacağı aklımdan geçmezdi.. Gencay Hanım oyuna karar vermiş, oyuncu
arıyor.. Herkes dizilerde.. "Vaktim yok, gelemem.."
Nerdeyse vazgeçecek.. Cihan Ünal "Atilla'yı dene.. Ben ona güveniyorum. Oyuncu koçluğunu da
yaparım" demiş Gencay Hanıma.. Ve ortaya bu birinci sınıf jön çıkmış.. Bravo Atilla..
Bir başka sürpriz Oylum Şahin oldu.. Nilgün Belgün ile Abdullah Şahin'in kızıymış meğer..
Eee.. Kan çekiyor, dedikleri bu herhalde.. Oylum çok şirin bir saf hizmetçiyi canlandırıyor
sahnede..
Ve de Melda Gür Genç.. Yeni eşi oynuyor. Hem fiziği, hem oyunu ile sahneye
yakışıyor.. Melis Eronat ve Levent Ulukut yardımcı rollerde kusursuz..
..ve.. ve.. O tabii sürpriz falan değil.. Tam da beklediğim.. İlkay Saran.. Ortalığı
birbirine katan, yanlış ruhları çağıran ve geri göndermeyi beceremeyen medyum kadın rolünde
harikalar, gerçekten harikalar yaratıyor.. Gençleri oyun sonunda kutladım, böylesi bir İlkay
Hanımla sahneye çıkmaya cesaret ettikleri için.. Yani bu kadar mı şirin, bu kadar mı tatlı,
bu kadar mı içten oynanır bir rol?..
Nilgün Gürkan'ın dekorları, Hale Eren'in kostümleri ve de oyun boyu fondan gelen Frank
Sinatra'nın sesi, dört dörtlük..
Tiyatro keyfini doruklara vurduran bu oyun kaçmaz...